27 Ağustos 2012 Pazartesi

BEBEĞİN İLK 48 SAATİ


Bebeğiniz tüm yaşamı boyunca en önemli mücadelesini başarıyla sonuçlandırdı, işte yanınızda gözleri kapalı arada bir açıp korkuyla ve endişeyle bakıyor dünyaya. Siz ise şefkatli kollarınızla ona güven vermeye çalışıyorsunuz. Algıları son derece açıktır hassaslığına rağmen. Tüm organları çalışır haldedir. Yeni doğmuş bir bebek inanılmazdır... Görebilir, duyabilir, koku alabilir, tatları algılayabilir ve hissedebilir. Neler olduğu konusunda bir fikri yokmuş gibi görünse de etrafında olan olaylara karşı son derece hassastır.


Fiziki özelliklerini açıklamaya çalışalım biraz:
Bebeğiniz, ortalama olarak 3-4 kilo ağırlığında ve 45 ila 55 santim boyunda olacaktır.
Gözleri mavi ya da koyu renk görünebilir ancak altı aylık olana kadar gerçek rengi ortaya çıkmaz. Gözleri şiş ve kanlı olabilir.
Bebeğinizin yüzünün şiş, başının hafif şekilsiz, hatta 'ezilmiş' gibi durduğunu görebilirsiniz. Doğum kanalından geçiş sırasında biçim değiştirmesi sebebiyle
bu normaldir. Başının büyük olduğunu düşünebilirsiniz; sahiden de öyledir! Bu dönemde başı vücudunun yüzde  251 kadardır ve doğum kanalından geçerken kafatasının biçim değiştirmesi de bu yüzdendir.
Kafasının tepesindeki iki yumuşak nokta vardır ki buna bıngıldak denir. Biri tam tepesine yakındır; o noktada nabız atışını görebilir ve hissedebilirsiniz. Diğeri alnının üzerindedir. Kemikler birbirine yaklaştıkça ve sertleştikçe, bu noktalar kaybolur. Buralara yumuşak bir şekilde dokunulmasında bir sakınca yoktur, çünkü koruyucu bir i zarla kaplıdır. Bebeğin başının tepesinin hafifçe şiş ve renginin bozuk  olduğunu fark edebilirsiniz. Bu durum, başının annenin rahim ağzına ve doğum kanalına doğru itilmesinden kaynaklanır. Bu durum da kısa süre içinde kaybolur.
Burnu düz ve çenesi yerinden oynamış gibi görünebilir. Yüzünde yer yer çürüklere rastlanabilir. Kaşlarının üzerindeki deri kırışık ve gevşektir. Bütün bu biçim bozuklukları doğum mücadelesinden kaynaklanır. Ama bunlar birkaç gün içinde düzelir.
Saçları varsa, rengi sizi şaşırtabilir. Bu saç genellikle geçicidir. Zaman içinde gerçek rengine kavuşacaktır.
Bebeklerin çoğu anne karnındayken parmaklarından birini emer bu sebeple üst dudağında emme çıkıntısı gelişmiştir. Bu da, dudağı sertleştirerek göğüs ucunu veya biberon emziğini yakalamasını kolaylaştırır.
Bebeklerin çoğunun vücudu kalın, beyaz ve mumlu bir tabakayla kaplıdır; buna verniks denir. Bu tabaka, bebeği anne karnındayken korur. Temizlendiğinde, teninin altındaki hâlâ ince olan damarları görürsünüz. El ve ayak derileri soyulabilir. Üzerinde doğum lekeleri olabilir.
Beyaz bir bebeğin teni, morumsu veya pembemsi gri olabilir. Bebeklerin çoğu, zamanla koyulaşan açık renk tenle doğar. Eğer bebeğin ten rengi biraz mavimsiyse, bunun nedeni solunum yollarındaki muküs olabilir. Sümüğün çoğu burundan dışarı atılır ve geri kalanı da öksürükle temizlenir.
Yeni doğan bebeklerin yaklaşık yarısı, sarılık geçirir. Bu rengin nedeni, bebeğin karaciğerinin kan hücrelerindeki maddeleri çözememesidir. Birikmesi de tenin sarımsı ya da turuncumsu bir renk almasına neden olur. Genel olarak bu durum bir hafta ya da on gün kadar devam eder. Bebek anne sütüyle besleniyorsa, bu durum daha uzun sürebilir.

Doğum işaretleri: Bunlar hemen her doğumda görülür. Bebek hâlâ rahimdeyken, doğum kanalına inerken ya da doğum sırasında olmuş olabilir. İşaretler, biçimsiz bir baştan (endişelenecek bir şey yok; doğumdan sonra hızla düzelir), basık bir kulak veya burundan, şişkinliklere veya çürüklere kadar değişik biçimlerde olabilir. Bir vakumun bırakacağı işareti başın arka tarafında ya da tepesinde görebilirsiniz. Bu işaretler, birkaç saat ila birkaç gün arasında geçer. Bazı durumlarda losyon kullanmak yararlı olabilir, ilk birkaç gün içinde işaretler kaybolmaz ya da büyürse, hemen doktorunuzu arayın. Eğer dokunduğunuzda elinize normalden sıcak ya da sert geliyorsa, yine doktorunuza danışın.
Doğum lekeleri: Bebekte doğumdan sonra bazı lekeler görülebilir. Bunlar deri üzerinde renk bozuklukları ya da izlerdir.
* Somon yamaları (leylek ısırıkları da denir) genellikle baş ya da yüz çevresinde görülen, derideki damarlardan kaynaklanan pembemsi bölgelerdir. Bazıları geçici, bazıları kalıcıdır.
* Çilek lekeleri de denen hemanjiyomlar, oldukça sık görülen doğum lekelerindendir. Yaklaşık on bebekten birinde görülür. Genellikle kırmızı veya pembemsidir ve doğumdan birkaç hafta sonrasına kadar görünmeyebilir; 10 yaşına gelene kadar çoğu kaybolur.
* Moğol benleri, sırtta ve kalça kısımlarında görülen, mavi renkli, çürüğe benzeyen düz noktalardır. Genellikle koyu tenli ve Asyalı bebeklerde görülür. Bu noktalar hastalık işareti değildir. Çoğunlukla 3 yaşına kadar geçer ama asla tamamen kaybolmayabilirler.
* Café au lait noktalar genellikle açık kahverengimsidir ve vücudun her yerinde görülebilir; genellikle kalıcıdır.
* Şarap lekelerinin rengi mor veya kırmızı olabilir; genellikle kalıcıdır. Kendiliğinden kaybolabileceği gibi, bebek büyüdüğünde lazerle de temizlenebilir.
* Örümcek damarlar, genişleyerek örümcek ağını hatırlatan bir görünüm almış olan damarlardır. Genellikle bir-iki yıl içinde kaybolur.
* Pigment noktaları ya da benler, açık kahverengiden siyaha kadar çok çeşitli renklerde olabilir.
Çocuğunuzun doğum lekelerine ve işaretlerine dikkat edin, bir iz renk değiştirir ya da büyürse, doktorunuza haber verin. Bebeğin yüzünde veya göze yakın ise, çocuk doktorunun kontrol etmesi gerekir. Bebeğin vücudunda altı ya da daha fazla sayıda café au lait nokta varsa, doktorunuza gösterin. Şarap lekeleri yüzün herhangi bir bölümündeyse, düzenli olarak kontrol edilmelidir. Renk değiştiren, büyüyen ya da kanayan benler, doktor tarafından görülmelidir.
Çoğu durumda, kendi başlarına kaybolup kaybolmadıklarının görülmesi için bu işaretler ve lekeler gözlem altına alınır. Bazı durumlarda lazer tedavisi uygulanırken, bazı belli durumlarda ise farklı tedavi yöntemleri vardır.
Bu aşamada bebeğinizin en gelişmiş duyu organı, tenidir. Onu okşamanıza, hafifçe ovalamanıza bayılır.
Bebeklerin el ve ayakları o kadar küçüktür ki sizi şaşırtabilir. Muhtemelen ellerini sıkı yumruklar şeklinde tutacaktır.
Tırnakları kâğıt inceliğinde olabilir; şimdiden kesilmeye ihtiyaçları varsa sakın şaşırmayın.
Bacakları genellikle karnına çekik halde durur; buna fetal pozisyon denir. Eğer hafifçe çekip açarsanız, bacaklarının biraz kısa olduğunu görebilirsiniz. Bıraktığınızda ise, yaylıymış gibi hemen eski yerlerine gelirler. Bu dönemde ayakları sadece topuk kemiğinden ibarettir. Ayaklarının geri kalanını oluşturan kıkırdakların kemiğe dönüşmesi zaman alacaktır. Fıstık biçimli ayakları içe dönük olabilir.
Karnı özellikle göze çarpan bir kısım olacaktır. Ama şişkinliğin nedeni yağ değildir; kas tonunun henüz belirlenmemiş olmasıdır. Bebeğiniz gelecek birkaç ay içinde hareketlendikçe, bu da kaybolacaktır.
Bebeğinizin cinsel organı şişkin ve büyük görünebilir; bu her iki cinsiyette de olur. Kız bebeğin cinsel organından sıvı süzülebilir. Bu normaldir ve birkaç gün içinde geçer. Bu semptomun nedeni, annenin plasentadan geçen hormonlarıdır.
Bazı durumlarda, bebekte kemik kırığı, ufalanması ya da çıkık görülebilir. Bu tür durumlar kalıcı sonuçlar doğurmadan iyileşir ve genellikle sadece sargı bezi bile tedavi İçin yeterli olabilir. Eğer bebeğinizde bu tür bir durum varsa, onu kucağınıza alırken çok dikkat edin. Soyup giydirme işlemleri çok büyük bir dikkatle yapılmalıdır. Bu durumlarda i banyonun biraz beklemesi gerekebilir.
Bebeğinizin topuğu genellikle kan örneği almak için kullanılır ve dolayısıyla, biraz şiş veya çürümüş gibi görünebilir. Kalçalarında eklemler gevşektir ve oynarken çıtırtılar duyabilirsiniz. Bu da normaldir ve nedeni annenin hormonlarıdır. Çocuk hekimi kalça çıkıklığı olasılıgına karşı bebeği kontrol eder ve böyle bir durum varsa tedavi edebilir.
Bebeğin kaburga kemikleri arasında sert bir şişlik hissederseniz, bunun nedeni gelişme sürecindeki kemiktir. Çok geçmeden kas ve yağla kaplanarak normale dönecektir, bu yüzden endişeye gerek yoktur. Bebeğinizin karın bölgesinden geçen sığ bir bölge de olabilir. Bunun nedeni, karnın iki tarafındaki kas yığınlarının arasındaki açıklıktır; henüz yeterince gelişmemişlerdir ama bebek büyüdükçe bu da İ tamamlanır.
İlerleyen günlerde bebeğinizin bağırsaklarıyla yakından ilgileneceksiniz, çünkü bebeğinizin dışkısı sağlığının göstergesi olabilir.
Bebeğinizin ilk dışkıladığına mekonyum adı verilir. Hücresel madde ve sindirim sistemindeki diğer maddelerden oluşur ve sarı-yeşil, kahverengi veya siyah katran gibi görülebilir. Bebeğiniz doğumdan sonraki İlk48 saat içinde normal sindirim başlamadan önce, anne kar nında birikmiş bu maddeden kurtulmakzorundadır. Eğer bu olmazsa, doktor bağırsak tıkanıklığından endişelenebilir.
Bebeğiniz mekonyumu çıkardıktan sonra, dışkısı sarı-yeşil bir renge bürünür ve kuş pisliğine benzer. Eğer bebek anne sütüyle besleniyorsa, dışkısı hazır mamayla beslenen bir bebeğinkinden farklı görünecektir.

Bebeğin dört duyusu

Bebek, annesinin kokusunu ve sesini tanır. Daha anne karnındayken sese, ışığa ve ısıya karşı duyarlı halde olduğundan doğduktan sonra duyu organları hızla gelişir.
Şimdi bebeğin doğumunun ilk 48 saatini inceleyelim:

Tat alma duyusu:
Bebeğiniz doğduğunda, tatlı şeylere ihtiyaç duyar ki, anne sütü ya da hazır mama bunu karşılar. Acı, tuzlu ve ekşi tatları daha sonra ayırmaya başlar. Bu dönemde, acı ve ekşi tatları ayırabilir.

İşitme duyusu:
Bebeğin işitme duyusu bizim frekanslarımızda değildir. İnsan sesi de dahil olmak üzere, düşük frekanslı sesleri algılayabilir. Araştırmalar, bebeklerin insan sesini diğer tüm seslere tercih ettiğini göstermiştir. Bebeğinizin işitme duyusunu geliştirmek için sık sık yavaş ve abartılı bir sesle onunla konuşmalısınız.

Koku alma duyusu:
Bebeğin koku duyusu doğduğundan itibaren gelişkindir, çünkü bebek beslenmek için annesinin meme ucunu bulmak amacıyla burnunu kullanır. Şaşırtıcı bir şekilde, bebeğin koku algısı rahim içindeyken gelişmiş olabilir; belli yiyecek tatları ve kokuları bebeğe ulaşabilir. Bebeğiniz büyüdükçe bazı kokuları öğrenir. Hangilerinin güzel hangilerinin sevimsiz olduğunu ayırmayı öğrenir.

Dokunma duyusu:
Bir bebek, doğumdan itibaren dokunmaya karşı duyarlıdır. Kendisine yakın olanların dokunuşunu tanımakta gecikmez. Dokunuşunuz onu yatıştırabilir ya da uyarabilir.
Bebeğinize nasıl dokunacağınızı bilmek önemlidir. Bebek, sağlam bir dokunuşu sever, çünkü bu ona kendini güvende hissettirir, ayrıca, okşanmak ve masaj da hoşuna gider. Bebeğinize masaj yapmanın hem size hem de bebeğinize yararı vardır. Araştırmalar, uyku saatinden 10-15 dakika önce masaj yapılan bebeklerin daha İyi uyuduğunu ve daha az sinirli olduğunu ortaya koymuştur.

Görme duyusu:
Gözler doğum anında bir hayli gelişmiş olabilir ve birçok şeyi görebilir. Ama bebeğin beyni henüz yeterince gelişmemiştir ve dolayısıyla, bir yetişkin kadar iyi göremez. Bu yüzden bebeğin görmesi için herhangi bir nesneyi 20-30 santim uzaklıkta tutmanız gereklidir. Işığı karanlıktan ayırabilir ve siyah-beyaz şekilleri tercih eder. Eğer bir nesneyi ondan uzaklaştırılanız, gözleri şaşı olabilir. Göz kasları, henüz iki gözünü de aynı nesneye odaklayabilecek kadar gelişmemiştir.
Henüz hastanedeyken bebeğin görme ve işitme duyuları test edilmelidir. Testler sonucu bir sorun olduğu anlaşılırsa, bir KBB uzmanına veya bir göz doktoruna göstermeniz gerekebilir.
işitme duyusu ise, çeşitli seslere verilen beyin dalgalarının kaydedilmesi veya herhangi bir sesin iç kulaktaki yankısının dinlenmesiyle test edilebilir. Eğer bebeğinizde işitme kaybı varsa bu, konuşma gelişimini de etkileyebilir. Bebekler doğdukları andan itibaren duyarlar. İşitme taramasında, bebeğin alın ve kulak arkasına yerleştirilen elektrodlar sayesinde kulağa verilen seslerin, beyinde yarattığı dalgalar ölçülür. Tarama yapılmadan ailenin gözlemiyle bebekte işitme kaybı, en erken 18 aylıkken saptanabilmektedir. Oysa işitme kaybı ilk altı ayda tanındığında, işitme cihazları ile işitme ve konuşma kabiliyetleri normale yakın gelişmektedir. Bu nedenle işitme engelli bebeklerin erken tanınması önemlidir.
Bebeğiniz işitme taramasını geçemezse, bir ay sonra yenidoğan servisinde kontrol işitme testi yapılır. En iyi cihazlarla bile, 100 bebekten 4'ü testi geçememektedir. Ancak test tekrarlandığında, bu oran 1000 bebekte 3-4'e düşmektedir.

Makalenin Kaynağı:
Sevgili Bebeğim Hoşgeldin (Hamilelik ve Bebeğinizin Bakım Rehberi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızdan dolayı teşekkür ederiz